Mahall Çukurambar

Ankara'nın yükselen semti Çukurambar’da, şehir dokusuna zarafetle dokunan bir yaşam heykeli yükseliyor. Bu projede yalnızca bir rezidans değil, kent hayatının yeni bir yorumunu inşa ediyoruz.

Tasarım süreci, arazinin dinamikleriyle başlıyor: Günün her saati canlı olan bu bölgede, yapı sadece bir konut değil, bir kamusal arayüz, bir kent sahnesi olmalıydı. Kentin ritmiyle uyumlu ama aynı zamanda ona nefes aldıracak bir form arandı.

Yapının form dili, topografyayla kurduğu diyalog kadar gökyüzüyle de konuşuyor. Rezidans kütleleri, birbirine paralel yüzeylerde yükselirken aralarında oluşturulan boşluklar sayesinde gökyüzüyle bağını koparmayan bir geçirgenlik yaratıyor. Bu sadece ışığın değil, yaşantının da kesintisiz akmasına olanak tanıyor.

Zemin kotu ise yalnızca giriş değil; bir sosyalleşme alanı, bir kent zeminidir. Açık avlular, yansıma havuzları ve dolaşım akslarıyla hem davetkâr hem de yönlendirici bir deneyim yaratılmıştır. Peyzaj kurgusu ise sadece görsel değil, duyusal bir atmosfer sunacak şekilde tasarlanmıştır — rustik taşlarla yumuşatılmış yollar, su sesiyle zenginleşen iç bahçeler, gölgede kalmayı tercih eden bitki türleriyle dengelenmiştir.

Bu projede eğrisel cephe hareketi yalnızca estetik bir tavır değil; iç mekânlarda daha geniş görüş açısı, daha fazla gün ışığı, daha fazla manzara demek. Aynı zamanda bu kıvrım, yapıya dinamizm katan ve kentsel silueti dönüştüren bir jesttir.